Kısa öyküler

Tanıyormuş gibi

Not: Bu öykü, gerçek olaylardan esinlenmiştir, öykünün kahramanları kurgudur:)

İlkokulda küçük bir sınıfları vardı, 14 kişi. Dört tanesi de kız: Belma, Feyza, Lale, Meral.

Kızların hepsi farklı karakterlerdi. Birisi; çocuksu ama durgun, sade, düz, gerçek. Birisi; şımarık, bazen çok şımarık, taşkın, eğlenceli. Bir tanesi fazla hanımefendi, havalı, mesafeli. Birisi de neredeyse renksiz, sessiz, akıllı, dışa tamamen kapalı.

Bizimki bunlardan bir tanesini hayali sevgilisi olarak seçmişti. Hiç belli etmezdi ama severdi onu, basbayağı severdi işte. Olduğu gibi, gördüğü gibi severdi. O saf, Dünyadan habersiz halini. Bazen okuldan dönerken beraber yürürken konuşurlardı. Kız bir şeyler anlatırdı, o da kesmeden dinlerdi. Ne dediğini fark etmezdi ama dinlemek hoşuna giderdi. Gülümserdi dinlerken. Kim bilir, belki başka türlü sevgisini göstermeyi bilmediğinden.

Çok basit hayaller kurardı, elini tutmak gibi. Ona sarılmak gibi.

Sonra hayatta herkes bir yerlere dağıldı gitti. Okullar değişti. Şehirler değişti. Koptular gittiler.

40 yıldan fazla zaman geçti o günlerin üzerinden.

Birgün.. İstanbul’da Cihangir sokaklarında iki kadın geliyordu karşıdan. Biri çok tanıdık. O mu? Küt kesilmiş simsiyah saçları, minyonluğu, yüz ifadesi aynı. Aynı saf bakış. Hayat çok acımasız davranmıştı o ise. Yorgun, yıpranmış. Tereddüt etti adımları boyunca; sorsam mı, ayıp olur mu, rahatsız eder miyim?

Belli belirsiz adını söyledi tam yanından geçerken.

Oydu.

Aynı doğallık. Aynı dostluk. Zaman geçmemiş gibi. Ne konuşulur ki ayak üstü kırk yıl aradan sonra? Kısa bir sessizlik oldu, ‘kızım’ dedi. 30 yaşlarında hoş bir kız. Kız, annesinin kayıtsız şartsız yakınlık gösterdiği, yabancı, kocaman bir adama ne diyeceğini bilemedi.

Adam kıza baktı. İçinden kopan bir sıcaklıkla. Tuhaf bir andı, kendi kızı gibi.

O kız, hiç söylenmemiş çocukluk sevgilisinin parçasıydı.

Sanki onu tanıyormuş gibiydi.

Sonra.. vedalaştılar, yürüdüler. Bir defa daha hayat geride kalmıştı.

Adam, 10 yaşlarında, okuldan eve giderken, aynen onu dinlerken gibi gülümsüyordu. Bir tek o değişmemişti.

Yorumunuz var mı?