2001 sonrası 4-5 yıl.. bir defa toslayıp devrildikten sonra, tek dizim yerde, kalksam mı otursam mı diye düşündüğüm yıllar. Ofisi iyice küçültmüşüm, Cihangir’de kuş kadar bir çatı katı; ne müşteri ağırlanır, ne bir şey. Evin dışarıda bir yerdeki çalışma odası gibi.
Önceki yerlerim, eğitimlerimi orada yapacak kadar iddialı yerlerdi. Birisi Esentepe’de bahçeli bir müstakil ev. Öteki Balmumcu’da, dev terası olan bir giriş katı.
Artık süngüm düşmüş. Elde çanta mobil eğitmen olmuşum. ‘Bana sakın gelmeye kalkmayın, ben gelirim’. Hayatıma hoş geldin ruhsuz otel salonları, fabrikasyon eğitim müdürlüğü odaları.
Birgün birisi aradı. Eğitim firması görünümlü bir ‘aracı kurum’. Hocam bir eğitim var yapar mısınız dedi.
Tını tam, müşteri var gider misin?:)
Ne diyeceksiniz, yok gitmem mi?
Peki ama sizin isminizle değil dedim. Açıkça belirteceksiniz o ayrı, bağımsızdır diye. Ne desem peki diyor. Yaptım eğitimi. Bizim aracı coştu, haftada bir tanımadığım yerler buluyor. Benim âlemim olmayan şirketler. Kimse bilmiyor beni. Meçhul bir adam geldi gitti. Katılanlar iyi demiş, eh mesele yok. Kurumun eğitim bölümü, içeriden talep geldiğinde gene birkaç teklif toplar, pazarlık eder, sonra birisi gelir eğitimi yapmaya, değerlendirme formlarında bir sorun yoksa hayat böyle sürer gider.
Bir tür FMCG.
Sonradan öğrendim ki, bizimki, bir iş hanındaki küçücük odasından her gün yüzlerce faks yolluyormuş. Bir sekreter tutmuş, o da sabahtan akşama telefonla arıyormuş. Teklif isteyenlere ne tutturabilirse. Arayıp indirim isterlerse, sizin için bir şeyler yaparız diyormuş. Mal da benim.
Utanmıştım bunu fark edince. Lekelenmiş hissettim.
Kestim. Yapmıyorum dedim. Sebep falan yok, yapmıyorum, bitti.
İnziva yılları öncesiydi. Belki de bu yaşadıklarım kararımı hızlandırmıştı. Çek git oğlum buralardan, senin harcın değil bu işler.
Simurg kuşunun eski halini dinlediniz.