Biliyorsunuz, illüzyonun iki anlamı var, hem göz bağı hem yanılsama. Başlıkta, iki anlamında da kullandım.
Bildiğiniz organizasyon şemaları, topun sahibi olan çocuğun takım kurarken adam seçmesine benziyor. O kadar dayanaksız, o kadar kişi odaklı. Elimizdeki insanlarla, yarı kafadan atarak oluşturduğumuz o meşhur ‘kutu’ları eşleştirmece. Yönetim kurullarında koca koca insanların kutu doldururken ellerinde kalan bir tane fazla adamı ne yapacaklarını bilemediğini çok gördüm.
Aslında organizasyon şeması, sürecin çok basit bir ifadesidir. O kutular, aslında sürecin adımlarıdır. Doğru bir organizasyon şeması, bir dişli sistemidir. Önemli olan oradaki insan isimleri değil, her bir dişlinin birbiriyle bağlantılı şekilde işlevinin tasarlanmış olmasıdır. Yani o dişliye ihtiyaç olup olmadığı sorusu, oraya kimin yerleştirileceğinden daha önceliklidir.
Görev kutucuklarının içine insanları yerleştirmek ayrı iş.
O göreve uygunluğu tartışacaksak neden bu tartışma yapılandırılmış olmasın? ‘Yetkinlik’ kavramının bileşenleri vardır. O işin gerektirdiği teknik bilgi. Zihinsel veya motor beceriler. Kişilik özellikleri. İşe uygunluk için bunları tartışırsanız, aslında yetkinlikleri tartışmış olursunuz.
Daha olmadı hayatta her zaman biraz risk payı vardır, ona da ‘tayin-terfide kumar yöntemi’ derler. İsim yazılı zarlar şöyle bir avuçta sallanır, şans için avuca tükürülür va sallanır.
Bir yöneticiye, bir bölüm başkanının hangi özelliklerinden dolayı o göreve getirildiğini sormuştum. ‘Bilmiyorum herhalde ilişkiler’ demişti. İşte bu nedenle şemaları artık önemsemiyorum.
Buyurun kutucukları doldurun. Artan olursa onlara da şemanın dışında bir yedek kutusu açarız, orada beklerler.