Yazsana dediler.
Olur ama konu ciklet. Bir yandan da önemli.
Bir sürü ‘aklın yolu’nu bulmuşlar.
Mesela önemiyle zorluğunu tartarsınız, ortalardan dalarsınız.
Ya da fayda-maliyet analizi yaparsınız.
Aslında en yol gösterici olanı, -hani şu acil/önemli olan ve olmayan diye- 4’lü matriks. Ayırım şöyle: Gerçekten değenler, maalesef yapmaya mecbur olduklarınız, zamanınıza yazık -olsa da olmasa da olur- işler ve süprüntü işler. Söylemesi kolay, mesele, gerçek hayatta olup biteni bunlara doğru dağıtmak. Birer örnek bulayım. Yalnız başınıza düşünme zamanları çok değerlidir. İlişkiler, insanların kaprisleri, birbirleriyle didişmeleri için harcadığınız zamanların çoğuna mecbursunuzdur. Birçok raporlama aslında olsa da olmasa da olur. Gevezelik için masanızın önüne çökenler tam bir çöp zamandır.
Neyse boş verin bu soyut eğitmen ağızlarını. Size kendi önceliklendirme yollarımı anlatayım.
• Bazen içim yol gösterir, ‘bu iş patlayacak el koy’ der. O artık acayip önceliklidir.
• İlkelerim imdadıma yetişir, mesela insanî sorunlar beklemez.
• Krizler aldatıcıdır, her şey kriz görünümünde, çakmasını ayırt etmek lazım.
• İş ortamlarında şunu peşinen kabul etmelisiniz: Her şey önceliklendirmeyi bozmak içindir, yağmur gibi dağıtıcılar gelir, resmen savaşırsınız.
• Bu konu yarı sübjektif, bir yöntem uydurmanız gerekir, kendinize ait öncelikli kavramlarınız ya da etiketleriniz olabilir, keyif sizin: parasal konular, evlat, sağlığınız, takıntılarınız gibi.
• Önceliklendirme bir nevi refleks. Bir alışkanlık. O kadar sık lazım oluyor ki, hızlı ve kolayca elinizdeki işten vazgeçmek hakikaten idman gerektirir.
Biliyor musunuz, bu aynı zamanda her düzeyde yaygın bir yönetim sorunu. Neler var neler: Elindekini bitirmeden asla başka işe geçemeyenler.. bilerek ve isteyerek önceliklendirmeyi hayatında istemeyenler.. pozisyonu yükseldikçe keyfî önceliklerini bir hak ya da yetki olarak görenler..
Özetle: Önemlidir, yapabileni azdır, metodu yoktur, başaranına da çok fayda katar.
Başka sözüm yok.