Bugünkü ölçme yöntemlerini hiç sevmem. Meslek yıllarım içinde ona inancımı kaybettim. Gene de haklı olarak, hiç mi olmasın diyorlar bana. Tamam, ben gerçekçi insanım, kabul ediyorum bir yandan ihtiyaç olduğunu. O zaman bu yazının konusu, ‘Nasıl bir yeni performans değerlendirmesi?’ olacak.
Hayal ediyorum. Fiktif bir şeyden bahsediyorum. Bunu bir tasarım gibi farzedin. Eskiz.
1- Bir defa minimum insan eli değmeli. Başka bir insanın yargılarının girdiği yer sübjektifdir. Onun için bizi yapay zeka kurtarır. Öğrenen ve sürekli gelişen bir yazılım.
2- Bu yazılımın parametreleri bulanık/puslu mantık (fuzzy logic) olmalı. Bu mantık der ki, her şey 0 ve 1 olmak zorunda değildir. 0-1 aralığında sonsuz sayıda herhangi bir değer de olabilir. Keskin kümelerde, hayat siyah beyazdır. Bulanık mantıkta her şey ‘biraz’ olabilir. Yazılım da bize, örnekleme mantığıyla, girdilere göre değişken sonuçlar verir.
3- Parametreler/veriler, ‘her şey’ olmalı. Kurum içi ‘big data’. Beklenen davranışlardan süreçlerdeki gerekliliklere, gelişiminden (katılınan eğitimler, online videolar) herkesten gelebilecek geri bildirimlere, bölümünün anonim başarısından kişisel hedeflere, makro ekonomik verilerden bütçesel gerçekleşmelere kadar.
4- Veriler, bize, geçmişteki sonuçlardan gelecek tahmini yapmalı. Performans, bir olasılık hesabı olmalı. Bize insanların potansiyelini söylemeli; ki ona dayanarak yönetim kararları alınabilsin, kişilere dair risk yönetimi yapılabilsin, yetenekler görünür olsun. Hatta işle profili eşleştirsin, iş değiştirmeleri önersin, yetkilendirmeler önersin.
Gerçek zamanlı, esnek, büyük veriyle çalışan, yakın geleceği tahmin eden, tüm algısal yanılsamalardan arınmış, ölçmeyi kariyer yönetimine bağlayan bir algoritmadan bahsediyorum.
Ben, aslında, performans değerlendirme yöntemi olarak bir C-3PO istiyorum. Hani şu Star Wars’daki droid robot. İnsancıldır. Gevezedir. Sevimlidir. Komiktir. Her zaman kalbi doğru taraftadır.
Bizi, onun güvenilir kod satırları kurtarır.