Onları unutmayacağım. İsimleri bir süre sonra uçar ama duygusu kalacak. İleride bir sebep oldukça hatırlarım.
İzleri kaldı işte.
Özel bir şey yapmadılar; hatta farkında bile değillerdir. Bir mülakat başarısı diye de anlatmıyorum. Galiba bu tadı onlardan ben çıkardım.
İzin almadım tabi, onun için tanınacak şekilde yazamam. Yorumum öne çıkacak.
Hadi, kısa kısa..
İyi bir lisede okumuş. Üniversitede başarısı düşmüş. Çünkü ondan bilmediği bir şey istemişler: Düşünmeden öğren. Önceleri berbat gitmiş sonra toparlamış. Sistemle didişmemiş, vazgeçmemiş, sadece araziye uymuş. Şimdi hem onların istediğini yapıyor, hem kendisi gibi. Kaybı, bocaladığı iki yıl.
Hayatta ne yapmak istediğini biliyor: Dünyayı dibine kadar sürekli gezmek, insanları keşfetmek. Bunun için -çok değil ama- akan para lazım. İş olmuş bir araç. İsteği güçlü olduğu için, onu gerçekleştirecek araca duyduğu istek de çok güçlü. Tam, ne olursa olsun başarırım modunda, çünkü sonunda amacı yatıyor. Belli, kazandıkça gezecek, sonra gene ‘anlamının diyeti’ni ödeyecek.
Anne-kız tek insan gibiler. Ama kimse kimseyi zorlamıyor. O ona, o ona özgürce bakıyor. Bir yandan da herkes bütün yüreğiyle ötekinin yanında. Sanki birinin ruhundan bir parça kopmuş, müstakilen yaşamaya devam ediyor. Hayattayken reenkarnasyon gibi.
Hukukta mükemmel okumuş ama sırf ona odaklı değil. Yetmez diyor.. hukuk fazla köşeli, fazla metodik.. mesleki körlük yaratır diyor. Öyle yandal falan da değil, ne kadar çok farklı alanda bilgim olursa hukuk bilgim o kadar etkili olur diyor. Yaz okullarıyla, sertifikalarla, online kurslarla kendini çeşitlendiriyor.
Nasıl?
Her biri, bir kişisel gelişim kitabından daha güzel değil mi?