Hard İK

‘Headhunting’ sanatı

ÖNSÖZ

Ben bu işi profesyonel olarak hiç yapmadım. Çünkü mesleki etiğim der ki, eğitmenlik/danışmanlıkla bağdaşmaz. Kurum, özel bilgilerini açmışsa, onlar başka amaçla kullanılamaz.

Ama çok iyi tanırım. İK’nın kuzenidirler. Yıllarca onların tekniklerini çalıştığım kurumlar için uyguladım.

Neden mi ‘sanat’ dedim? Savaş sanatı gibi düşünün. Ustalaşmanın sonu yok. İşlerinin yarısı usul ve âdâp.

Şimdi gelelim esasa.

RESMİ OLMAYAN HEADHUNTER KATEGORİLERİ

Ağır toplar ‘executive’cidir. Marka olmaları beklenir. İşleri, networking ve -iş Dünyası magazini dahil- istihbaratla döner. Ben onları çok özel bir danışman olarak kabul etmek istiyorum; çünkü müşterilerinin gerçek ihtiyacını görmek, gerekirse onu yönlendirmek zorundalar. Adayı, yaratıcı biçimde hayal etmeliler (şu profil belirleme dedikleri). Herkesin yapacağı iş değil. Bir avuçlar zaten piyasada. Maliyetleri uçar. Çok anım ve diyeceğim var onlarla ilgili ama bu yazının hedefinde değiller.

Toptancılar var. Kitlesel işe alımlarda çözüm ortakları. Sıfırdan çağrı merkezi ya da saha ekibi kurmak gibi. İşleri zahmetli. Uzmanlık bilgisi ister. Onları da kapsamdan çıkartalım, yazımın odağını kaydırırlar. Süreçleri bambaşka.

Ve konumuza gelelim: Her pozisyona çalışanlar.

Tematik de olabilir; mesela sırf bilgiişlemcilere bakanlar.. sırf perakendecilerle ilgilenenler.. ilaççıları tanıyanlar.. banka/finansçılar.. işte zurna, zırt sesini burada çıkarıyor.

SÜRECİN AŞAMALARINA GÖRE FAULLER

Önce arşiv lazım. Mükemmel bir veri bankalarının olması lazım. Hem yazılım olarak mükemmel, hem verilerin tamlığı ve güncelliği bakımından. Kurum hafızaları olmalı; daha önce kime ulaştılar, aday nasıl yaklaştı, müşterinin değerlendirmesi ne oldu?

Böyle bir kaygı gündemlerinde bile değil.

Yaklaşımları, sürüye dalmak şeklinde. O kadar vahşi düzende, özensiz. Herhangi birisinin bu işe kalkışması gibi. İlk iş, ellerinde telefon, kariyer sitelerine ve LinkedIn’e bakmak. Ne gaflar yapılıyor; pardon deyip geçiyorlar, yanlış bir arama kadar basit, önemsiz.

Aramanın ‘raconları’ var (bilmek isterseniz; kelime argo olmuş ama kökeni İtalyanca ragione, akıl, mantık, usul). Bu işi kesinlikle deneyimsiz ve niteliksiz birisi yapamaz. Yapmamalı. Adaya ilk açıklamalardan, o kişiye ulaşıncaya kadar karşısına çıkan kişilere ne deneceğine kadar, öyle incelikler var ki.

O acemilerin yaptığı, hakikaten, züccaciye dükkanına sırt çantasıyla girmek. Bir dönüyorlar, her şey şangır şungur.

Ve adayla ön mülakat faciası var. Dümdüz. Yöntem bilmeden. Bu aşama tam, bazı adaylarla mülakatçıyı alıp birbirine çarpmaca (adaylardan da neler çıkıyormuş; habersiz gelmeyenler, yanında bekçisiyle gelenler, ekstrem tipler).

O meşhur saçma sapan sorular işte burada soruluyor.

Bu kategorinin en tatsız yanı, -genellikle- baştan sona kalitesizlik. Galiba pozisyonlar küçümseniyor; ekmeğe göre köfte oluyor.

İnsana saygısızlık derecesinde hatalar yapıyorlar.

Bir nevi toprak altında unutulmuş mayın; artık kim basarsa.


Deneyimsiz insanların anılarını sakatlıyorlar.

Yorumunuz var mı?