Çok uzak değil, 2016’nın başları.
Benden alışılmış bir şey istendi: Yeni performans sistemine geçeceğiz, tarafsız bir kişi olarak anlat millete.
‘Anlat’ dediklerinin içi tanımsız. Aslında diyorlar ki, bul bir yolunu benimset, yeter ki sorun çıkarmasınlar.
Sorumluluk hissettim, ya benden bilirlerse süreci? Bir sürü soru sorabilirler, önce benim iyi anlamam lazım. Şunu iyice açıklayın bana dedikçe uyduruk anlattılar. Anlaşıldı, zaten orijinal hiçbir şey yok içinde. Bildiğimiz konvansiyonel performans.
Bir çıkış yolu bulmam lazımdı.
Şöyle düşündüm: Ben en iyisi hap gibi bilişsel işleyişi anlatayım. Performans, bahane olsun. Diyeyim ki insanlara (ki hepsi yöneticilerdi), ‘ikileminiz var.. ya tutum geliştireceksiniz, ya davranışa zorlayacaksınız, seçin’. Aslında çaktırmadan 2 saatte yönetim eğitimi olacaktı. Araya algısal illüzyonları da ekledim; bu kadar da kolay yanlış algılarız insanları diye.
‘İşin özü anlattıklarım, yeni yöntemin sürecini tıklayıp okursunuz, bütün mesele günlük gerçek hayatta yaşadıklarınız’ diyordum.
Adım adım anlatımımı tasarladım. Süzülmüş nokta atışlar. İki saatlık bir mini eğitim.
Başladık.
İkinci ya da üçüncü grup muydu neydi, birgün genel müdür yardımcısı da katıldı. Tam anlatırken sözümü kesti. Felsefe bunlar dedi. Yani diyor ki, boş konuşuyorsun.
Sonra fırladı ortaya. Ben orada değilmişim gibi kendi anlatmaya başladı. Bildiğimiz motivasyon konuşması; finansal hedeflerimiz çok önemli, başarmalısınız, arkanızdayız.
Çekildim. En arkaya gittim. İçimden o anda geçen, sessizce oradan çekip gitmekti. Sakin. Kapıyı çıt diye kapatıp yok olacaksın. Yapma oğlum dedim, bu deve güdülecek, sen bir profesyonelsin, atlatırsın bunu da, dayan. Adam konuştu konuştu.. Hatırlamıyorum nasıl bitti o gün, hafızam silmiş.
Bir sürü grup vardı daha anlatılacak. Yepyeni bir şey tasarladım. Tamamen gerçek performans anekdotları, arkasından birkaç püf noktası tavsiye. Ne temel bilgi, ne bir şey.
Projeyi, içime rağmen nasıl tamamladım anlatamam. Millet memnun.
Bir daha onunla karşılaşmadık. Herkes yoluna gitti.