Kısa öyküler

Ekmek

Sesle irkilerek uyandı. Nereden geldiğini anlamadı, hafifçe başını kaldırıp baktı. Kimse yoktu.

Gün ışımaya başlamıştı. Sokaklar bomboştu.

Gözlerini kapadı, canı uyumak istemedi, vazgeçti. Ezilmiş, kirli, büyük bir ambalaj kartonunun üzerinde uyumuştu; tam boyuna göre. O gece iyi bir uyku çekmişti.

Kalktı, gerindi. Kocaman esnedi.

Hayat kolaylaşıyordu böyle havalarda. Üşümeden, ıslanmadan, üstü kapalı bir yer bulma derdi olmadan.

Dün gece bir şey yememişti, açtı.

Bir sokak aşağıda bir fırın vardı. Oradaki kadın ona hep iyi davranırdı. Soğuk bir kış gününde bütün gün içeride kapı dibinde ısınmasına bile izin vermişti. Evet, ona gitmeliydi şimdi. Hızlı hızlı adımlarla o tarafa yöneldi.

Açıktı. O da oradaydı. Rahatsız etmeye çekinir gibi başını aralık kapıdan azıcık içeri soktu. Kendini göstermek istedi. O kadının gülümsemesi onu mutlu ediyordu. Gene güldü işte onu görünce. Bir şeyler dedi, anlamadı ama olsun, ona diyordu kesin.

Kapının dışında oturdu, içeri girmedi. Ve O, elinde bir ekmekle çıktı. Nasıl da çıldırtıcı kokuyordu. Gülümseyerek uzattı. Çok yavaşça aldı, yumuşacık bir hareketle. Bu yavaşlığı ona sevgisini göstermek içindi. Ne kadar aç olursa olsun onu kırmamalıydı.

Ekmek ılıktı. Yumuşacıktı. Aldı biraz uzağa gitti, orada nefes nefese yedi. Nasıl da iyi gelmişti.

Başka hiçbir ihtiyacı yoktu.

Amaçsızca yürürken az ileride birden durdu.

Bir şey hatırlamıştı.

İnsanlar yerdeki artık yaşamayan köpeğe eğilip bakıyorlardı. Bir araba çarpıp gitmişti. Birisi  onu kucaklayıp yerden kaldırmıştı. Oydu işte.. az önce ona ekmeği veren.

Arkalarından gitmişti. Dişisini bir defa daha koklamak için.

O kadınla aralarında o zamandan kalan bir bağ vardı.

 

Yorumunuz var mı?