Anılar

Dernek başkanı olmanın cezası

11-12 yıllık anı.

Bana ilginç bir öneride bulunmuşlardı: Derneği sen yönetir misin? ‘Başgan’ olacağım. Amacı çok ilgimi çekmişti, kurumlara sosyal sorumluluğu öğretmek. Tamam dedim, kabul.

Sistem şuydu. İngiltere’de bir teşvik uygulanıyormuş, kurumsal sosyal sorumlulukta (KSS denir kısaca, ben de öyle kullanacağım, anlayın), kendini, isteğiyle denetleten kurumlara, denetimden aldığı skora göre vergi indirimleri yapılıyormuş. Özel danışmanlık firmaları varmış bu denetimleri yapan. Hani bir zamanlar bizdeki özel ISO denetçileri gibi.

Denetimin standartları var. Tamamen checklist’lerle yapılıyor. Çarşaf gibi iç kontrol listeleri, içinde 300’e yakın soru. Bunlarla kurumun bir nevi KSS seviyesi belirleniyor. Biz de dernek olarak bunları Türkçeleştirelim ve isteyen kuruma uygulayalım dedik. Şahane bir amaç değil mi? İş geçmişime çok uygun, bunu bir proje gibi yönetmek benim için kolay.

Canım çıktı derneğin bürokratik kuruluş işlemlerinden. Tamam kurulduk. Kontrol listeleri İngiltere’den geldi. Çevirileri yapıldı. Piyasada duyuruldu.

Acayip talep gelmeye başladı. Kurumlar, gel bize de uygula diyor. Aslında onların amaçları bir nevi ödül avcılığı. Reklam peşindeler. Ama bizim sorular aynı zamanda çok da eğitici. Neler yoktu içinde? Mesela yönetim kurulunuzda kadın üye var mı diyordu. Ya da KSS’yi yönetme sorumluluğu olan bir genel müdür yardımcınız var mı diyordu? Yıllık faaliyet raporunda KSS’ye yer veriyor musunuz diyordu.

Aslında bizim sorular bir nevi KSS kılavuzuydu.

Kısa sürede popüler olmuştuk. Mesela bir yıl KSS’de en başarılı olan firmaların ödül töreninde bakanı çağırmıştık, kabul etmişti. Üniversiteler hiç düşünmeden tören için bize tesislerini bedelsiz kullandırmayı kabul ediyordu.

Sonra birgün SPK’dan (Sermaye Piyasası Kurulu) bir tebligat geldi derneğe. Diyordu ki, siz denetim gibi görünen derecelendirme yapıyorsunuz. Ne kadar gönüllü olurlarsa olsunlar, denetlediğiniz kurumların çoğunun hisseleri borsada işlem görüyor. Denetim sonuçlarınız (dikkat KSS alanındaki başarısından bahsediyoruz) küçük hissedarların alım-satım kararlarını etkiler. Onun için yapamazsınız, hemen durdurun.

Ankara’ya gidip, Kurul’un önünde savunma yapmıştım. KSS’nin ne olduğundan girerek.

I-ıh.. yasak!

Bir anda bizim derneğin amacı boşa çıkmıştı. Kanarya sevenler derneğinden farkımız kalmamıştı. Bu iş burada biter dedik.

Hukukçu refleksi işte, dernek başkanlığından istifamı Noter kanalıyla yapmıştım. İspat kolaylığı olsun diye. Ne olur, ne olmaz.

Yıllar geçti. Birgün Emniyet’ten aradılar. Gelin tebligatınız var diye. Ne oluyoruz demiştim. Dernekler masası, istifamı hiç göz önüne almadan bana, kendilerine yıllık dernek bilgileri bildirim formunu göndermediğimiz için sıkı bir para cezası kesmiş.

Kalktım dernekler masasına gittim. Noterden resen istifa belgesiyle. Dinlemediler bile. Ödeyeceksiniz, inceleriz size sonucu bildiririz dediler.

Ödemedim, dava açtım (eski avukatlığın faydaları).

Tam 4 yıl sonra mahkemeden karar çıktı. Evet istifa etmişsiniz, ödemeyebilirsiniz diye. Mahkeme kararını aldım dernekler masasına gittim. Dilekçe ekinde evrak kayıttan geçirin, istifanızı geriye dönük olarak işleme alırız dediler.

7 yıl sonra dernek başkanlığından resmen azat edilmiş oldum.

Anlatırken içim sıkıldı.

Yorumunuz var mı?