(*) Planet of the Apes’den. Önce belirteyim, son 20 yıldır benim de kartvizitimde danışman yazıyor. Onun için hem bunları fazlasıyla görme imkanım oldu, hem dediklerim beni de bağlar.
Kim bunlar?
İşte sorunun kaynağı bu. Çoğu yola danışman olarak çıkmış kimseler değil, neredeyse mecbur kalmışlar. Erken emekliler, yol kazası yaşayanlar, içinde ticaret ateşi yanan akademisyenler, ya da ilk müteşebbisliğini bu alanda denemek isteyenler. Teorik bilgileri kendinden menkul. Pratik bilgileri de kendi yaşadıklarıyla sınırlı.
Bir yanda ayağıyla toprağı eşeleyen danışmanlar, bir yanda klasik talepleri olan bir İK pazarı. Artık kim kimi yakalarsa. Yıllardır İK zirvelerinin bir misyonu da beklentiyi yönetmek. Yani gelinle kıza ciciler gösteriliyor. İş geliştirme mi demeliydim?
Mekanizma serbest: Fiyat serbest, yöntem serbest, reklam ve satış biçimi serbest.
Neler denenmedi bu uğurda? Tercüme metodolojiler, yabancı isimli çakma yöntemler, kopyala-yapıştırlar, deneme-yanılmalar, albenili ambalajda tanıdık tatlar, ders kitaplarından uyarlamalar..
Bilmiyorum doyma eğrisinin neresindeyiz. Ancak ne olması gerektiğini biliyorum: Tegep ya da başka bir bağımsız STK misyonunu başarmalı! Bir akreditasyon sistemi olmalı.
Şimdilik danışmanlarla ‘birlikte var olma’ kılavuzu olarak pratik bazı yollar düşünülebilir.
- Marka obstrüksiyonunun arkasını görmek (aynı bildiğiniz yetkinlik belirlemesiyle danışmanı keşfetmek).
- Özellikle yönetim danışmanlarını çok iyi oldukları alt konularda ayrıştırmak (her birine spesifik bir alan atamak).
- Onları ‘outsource’ bir proje lideri gibi düşünüp içeriden ekiplerle koordineli çalıştırmak.
İsterdim ki bir İK zirvesinin teması bu olsun! Açıkça
Not: Bu yazı, bir meslek grubunun gecikmiş değişim amacına ithaf olunur.