Hard İK

İşyerinde psikolojik bozukluklar

Tabii ki ne olduklarını bilemem ama yöneticinin nasıl yaklaşması gerektiği konusunda fikrimi söylerim.. iş mahkemelerinin nasıl baktığını anlatabilirim, o kadar.

• Muhasebede bir çocuk vardı. Onların hayatında hep süreli işlemler vardır, hep de sorunlar çıkar, son dakikada yetişilir. Süre azaldıkça o kadar gerilirdi ki, bazen bu stresi taşıyamazdı, gözleri donuklaşır, çalışmayı bırakır, aynı noktaya bakardı.

• Çok çekingen birisiydi. İmza için gelir, tamam getir demezseniz öyle orada dikilir beklerdi. En ufak bir eleştiriye dayanamaz, içe kapanırdı. Böyle küstüğü zamanlarda iyice yavaş, isteksiz çalışırdı.

• Asla inisiyatif kullanamazdı. İstediğiniz kadar destekleyin, önceden nedenini açıklayın, hatta ‘git ve nasıl uygun görüyorsan yap’ deyin, boşuna. Sorumluluk üstlendiği durumda beyni duruyordu.

• Sıkıştığı yerde yalan söylüyordu. Doğaçlama, içinden koptuğu gibi, risklerini hiç düşünmeden. O ânı atlatmak için ne denmesi gerekiyorsa öyle.

• Üstüne gelindiğinde konuşma mekanizması tetikleniyordu. Baraj kapaklarının açılması gibi. O kadar çok şey anlatıyordu ki, dinleyeni sersemletiyordu. Karşısındaki lanet olsun deyip vazgeçiyordu.

• Aşırı göze çarpan tikleri vardı. Mesela sürekli makas alır gibi iki parmağıyla boğazındaki yumuşak deriyi çekiştiriyordu.

• Birkaç iş üst üste yığıldığında sözünü tartmaz oluyordu. Stres altında ölçüsüz derecede sert, kırıcıydı.

İş mahkemeleri, iş ortamlarının gerçeğinden uzak. Üçüncü boyutta gibiler. Algıları, kavramları, jargonları bambaşka. Psikolojik bozukluklarla ilgili şöyle iki ölçütleri var: Çalışanın davranışları, işveren için çekilmez bir hal almış mı? Ve diğer çalışanlarla müşteriler üzerinde bir olumsuzluk yaratıyor mu?

Mesela Yargıtay, 2011’de, raporlu anksiyeteyi, pozisyonun değiştirilmesini gerektiren bir psikolojik bozukluk saymış. 2014’de, burnout sendromunu kanıtlanması gereken bir durum olarak görmüş.

Bu konu netleştirilemez. Kurala bağlanamaz. Kim bilir iş ortamlarında ne teşhis konmamış insanlarla hayat devam edecek.

Bence beklenen yönetici davranışı, bu durumları da dayanılacak noktaya kadar yönetmek olmalı. Yani bir tür ekstrem kişilik özelliği olarak varsaymak.

İş gerçeklerinde çekilmezlik değil, liyakat (o işi yapmaya uygunluk) vardır; sonuç etkileniyorsa sürdürülemez, işe yarıyorsa çekilir.

Hard İK

İş ortamındaki marjinaller

I ıh.. bu başlık, kişisel gelişim dilindeki genellemelerden değil.

Tam aksine, tiplerim tekil ve gerçek. 

Size zihnimde kaydedilmiş sahnelerden gözlem potpurisi yapıyorum. Yorum yok, ders yok.

Leyla: Sakin, neredeyse huzurlu. Hiçbir şeye hayır demez. Kendisinden istenen bir şeyi yapabilir de, yapmayabilir de. Yapmamışsa, ihmalkarlığından değil, duymamıştır, anlamadan peki demiştir. Galiba iyi niyetli. İşini sevmediğini kendine dahi itiraf ettiğini sanmıyorum; muhtemelen hiçbir işi sevmezdi zaten. Çalışmayı sevmiyor çünkü. Sadece işini yapmaya uğraşıyor.

Sıkıntı yok: İş bitirici görünüyor. İyi hissettiriyor, hiçbir işten kaçmıyor. Ama sonrası gayet normal işliyor. Ne ihmalcılık, ne aşırı çözümcülük. Hallolacak iş halloluyor, hallolmayacak iş olmuyor. İnsanı aldatan, işi üzerine alış tarzı.

Süreğen burn-out: Çok kısık ateşteki cezve gibi, belli olmuyor yavaş pişmesi. Yıkım içeriden. Her türlü hastalık adayı. O kadar çırpındığı halde iş kalitesi artmıyor. Kimseyi memnun edemiyor ama halini gördükleri için açıkça suçlayamıyorlar. Tam kaybet-kaybet durumu.

Dişi örümcek: Hani çiftleştikten sonra erkeğini yerlermiş ya.. ondan. Mükemmelci, sert, adanmış, çalışkan. Ekibindekileri geliştiriyor. İyiye iyi der ama acımasız. Kolay siler. Umulmadık anda feci laf geçirir.

Psödo sırdaş: Yani görünüşte, aldatıcı, güya, sahte sırdaş. Dedikoducu değil, söyledikleri gerçek. Magazinci diyelim. Paylaştığı için kendinizi özel zannetmeyin, durum tam ‘söyle geç’. Yani o sırdaşlık bir şey demek değil. Kendinize anlam yüklemeyin. Eleştirdiği kişi sonra en iyi anlaştığı kişi olabilir.

Suratsız: Hatta kaba. Mesafeli. Sevimsiz. Talepkâr. Emredici. Hiçbir şeyi beğenmez. Çok az konuşur. Ama bütün bunların sonucu ne biliyor musunuz? Saygı duyulan kişi. Sözü dinlenen, çekinilen kişi. Belki de bunun için öyle yapıyor. İşliyor çünkü. Bu tarzı ‘cool’ bulanlar olabilir.

Sosyal kelebek: Sonuçlanmış hiçbir işi yok ama sürekli çok meşguldür. Kendini geliştirmez, işini tam bilmez, hep çalışır ama. Kimseyle ters düşmez. Sevilen insan. Gölge oyunu gibi, bir yansımadan ibaret.

Bordo bereli: Biliyorsunuz, onlar özel harekatçıdır, o da öyle. Şovu yoktur, görevini yapar üsse döner. Kendi dili vardır, o dilden konuşmanız lazım. Muğlak, yuvarlak laf yok. Ya 1, ya 0. Ne yapacağını söyleyin bırakın. Güdümlü füzenin koordinatlarını girmek gibi. Sevimlilik gibi bir derdi olmadığı için, arada ters konuşabilir; önemsemeyin, onun gözünde yapıcı amaçlı o üslup.

 

Hadi yeter.

Hepsinin kulakları çınlasın.

 

 

Hard İK

On TED Talks

Let’s get started with a zest of history..

TED is a NGO.

It also is a hell of a brand story. The original TED Conference is held biannually at Monterey California. It stands for: Technology, entertainment and design.

There he is, Richard Saul Wurman, the sweet guy who is behind the idea of this concept. Born in 1935. Architect and graphic designer.

He defines himself as an information architect.

The first conference he held in 1984 was about compact disc and e-books. If you think, it was the future they were talking about 34 years ago.

Yet the World wasn’t ready to hear. Nobody paid attention. The next one was 6 years later in 1990. This time it worked.

There came a huge leap in 2001. Having foreseen the future of the TED brand, media investor Chris Anderson took over without interfering its NGO structure. His official title is stated as ‘curator’ rather than ‘owner’ (we may say he is the one runs TED).

Between 2001-2012 TED brand family grew with many siblings: TEDGlobal, TEDPrize, TED Talks (videos), TEDx (TED’s local version) and TED Ed (brief video lessons for educators).

The theme of 2014 TED conference in Vancouver (their 30th anniversary) is noteworthy: ‘The Next Chapter: What have we done in 30 years, what do we do next?’

They are ready for the future.

Two of their characteristics (I’d rather say trademarks) is very essential and challenging: Speech time should be 18 minutes or less.. speakers  should achieve the TED authenticity.. This is what I really wanted to point out (since it is my way too).

How should be the concept of speech?

• Real. Genuine. Fulfilling.

• No exaggeration. Plain. Relaxed.

• Clear. Interesting. Appealing.

• Simple. Brief. Useful.

If I was asked to describe the future of learning I’d say TED Talks.

 

What else could I say?

 

 

Hard İK

Fuzzy Logic iletişim

Lotfi A. Zadeh. Azeri asıllı İranlı baba.. Rus asıllı anne.. Amerikan vatandaşı sevimli bilim adamı. Elektrik mühendisi. 11 Eylül 2017’de, 96 yaşında Berkeley’deki evinde ölmüş.

Bize çok önemli bir bilgi bırakmış: Önsezi insana özgü değildir, simüle edilebilir, geliştirilebilir. 1965’de yazdığı makalesinde, bugünün yapay zekasını anlatmış. Aristo mantığı, düz yazılım mantığıdır demiş; halbuki bulanık mantıkta sıfırla bir arasında sonsuz ihtimal olabilir. Gerçek hayatta her şey olabiliyorsa, yazılım mantığında ve matematikte de olabilir.

Bu nedir biliyor musunuz? Sayısal düşüncede temel paradigma değişimi.

İşte zurnanın tam benlik sesi burada çıkıyor: Bu çerçeve düşünce iletişimde de ufuk açar. Fuzzy’yi sevdiğimden beri yeni şablonlarım şunlar: ‘İletişimi ancak başlatabilirsiniz, sonra o kendi yolunu bulur’, ‘deneysel psikoloji durumları belirler, mesela benzerlikler çekicidir, ya da çıkar bir itici güç olabilir; fuzzy de der ki, sen öyle san!’

Bir dönem en iyi arkadaşım, yaşadığımız köyde 8-10 yaşlarında bir çocuktu.

Hassas konularda söylemek istediğim bir şey olduğunda, ne zaman kafamda konuşmamı senaryolaştırsam, asla kimse repliklerine uymadı.

Performansta geri bildirim konuşmaları -bildiğim- hep ters tepmiştir. İyi bir örnek duydum, yöneticisiyle biralamaya çıkmışlardı, o sohbette her şey yerini bulmuş.

Çiftler sorunlarını genellikle konuşarak halledemez. Konuştukça sıvaşır. Sonra her şey olacağına varır.

Modern çocuk eğitiminde o durmadan öğreten yapay anne babaların büyük günahı var.

Sosyal medyada keskinleştikçe kendiniz gibileri çekersiniz. Linçler, linçleri getirir; o kendi içinde bir dinamizmdir. Öngörülemeyen taraflar oluşur.

Mükemmel bir toplum mühendisliği uygularsınız, nankörler sıkılır. Bir anda akış sapar. Bunalırlar.

Modern insan kendini bitirdi, zaten müstahaktı dersiniz, bir bakarsınız değişim en dipteyken başlar.

Yani fuzzy logic bir formül değil, hayatın kendisi.

 

 

Hard İK

“TED Talks” üzerine

Hadi önce biraz tadımlık tarihçe.

TED bir STK. Aynı zamanda müthiş bir marka öyküsü.. Öz TED konferansı, iki yılda bir California, Monterey’de yapılıyor.

Açılımı: Teknoloji, eğlence, tasarım.

İşte konseptin fikir babası olan şeker adam, Richard Saul Wurman. 1935 doğumlu. Mimar ve grafik tasarımcı. Kendine bilgi mimarı diyor.

İlk defa 1984’de düzenlediği konferansın konusu compact disc ve e-kitapmış. Düşünebiliyor musunuz, 34 yıl önce geleceği konuşmuşlar.

Dünya onları duymaya hazır değilmiş. Kimse ilgi göstermemiş.

Bir sonrakini 6 yıl sonra, 1990’da düzenlemişler. Bu defa tutmuş.

2001’de büyük zıplama gelmiş. Bir medya yatırımcısı, Chris Anderson, TED markasının geleceğini görmüş ve STK yapısını değiştirmeden devralmış. Resmi unvanı sahip olarak değil, küratör olarak geçiyor (~ TED’i yöneten kişi diyebiliriz).

2001-2012 arasında TED’e bir sürü kardeş marka gelmiş: TEDGlobal, TEDPrize, TED Talks (videolar), TEDx (TED’in lokal formatı) ve TED Ed (eğitimciler için kısa video dersleri). 

2014’de (30’uncu yılları) Vancouver’daki TED konferansının teması ilginç: The Next Chapter. Yani 30 yılda neler yaptık, bundan sonra ne yapacağız? Geleceğe hazırlar.

İki tane ayırıcı nitelik (aslında alameti farika demek isterdim) çok önemli ve zor: Konuşmalar 18 dakika ve altında olacak.. konuşmacılar TED özgünlüğünde olacak.

İşte en çok gelmek istediğim yer burası (çünkü bu benim tarzım).

Nasıl bir konuşma konsepti?

• Gerçek. Sahici. İçi dolu.

• Göz boyamasız. Sade. Sakin.

• Anlaşılır. İlginç. Dikkat çekici.

• Kolay. Kısa. Yararlı.

 

Bana geleceğin öğrenmesini tarif et deseler TED Talks derdim.

Daha ne diyeyim?