Hayır fütürist demedim. O yıprandı. Markalaştırıldı.
Fütürizm; ‘gelecek okur yazarlığı‘, ‘olasılık teorisyenliği’, ‘mantıklı tahminler’.
Masum. Efendi.
Halbuki benimki spekülatif anlamda ‘sci-fi’. Bugünkü bilimsel verileri düş gücüyle birleştiriyorum. Uçuyorum; İK, en ileri noktada ne hale gelecek?
Bir defa İK’nın, bugünkü, mış gibi bağımsızlığı kalmayacak. Sistemin bir sürü dişlilerinin arasına yayılacak. Anlamlı, küçük, tamamlayıcı parçalara bölünecek. Tüm süreçle birbirine karışmaktan, amalgama dönüşmekten bahsediyorum. Bu; çok hızlı, sürekli, otomatik, gerçek zamanlı olacak. Yok olacakmış gibi görünüyor ama bir çeşit sisteme gömülmek demek. Hücrelerin içine yerleşecek. Bu durumda eskisinden daha güçlü olacağı bile söylenebilir.
İK, insansızlaşacak. Bugün 18 alt alanı var; hepsi dijitalleşebilir. Sadece bir tek yerde Matrix’in gücü yetmez: Psikoloji. Sosyal ya da klinik. Sistem, semptomları yakalar, erken alarm verir, ama ancak biz birbirimizi anlarız. İnsanlar tekamül eder, değişir, saçmalar, duygusal iner çıkar, tekler, anlamlandırır, sevmeyiverir, kafasına göre kızar. Yapay zeka büyük veriyi okur. Bu, İK’nın o andaki ölçme değerlendirme (performans) işlevini mükemmel çözer ama bir yere kadar: Bir insan hakkında stratejik riskler almayı biz yaparız. Çünkü biz irrasyoneliz.
İK, sosyal psikolojiyle bütünleşip başkalaşım geçirecek. Parçalara bölünecek demiştim ya, her biri başka yere eklemlenecek, ama psikoloji en büyük dişli olarak kalacak. Genel yönetimin kalitesini artıracak. Bir yüzyıllık duyarsız yönetim tekniklerini insanileştirecek.
Geleceğin İK’cısı, sahada tam teçhizatlı profesyonel asker ya da gerçek kurmay olacak. Aradakiler olmayacak.
İK’nın eğitimi, yönetim bilimlerinde lisansüstü uzmanlık gibi, birden çok akademik disiplini kapsayan zor bir eğitim olacak.
İK, bugün, ameliyatlarda sterilizasyonu bilmeyen tıbbın erken zamanlarını yaşıyor.