Geçtiğimiz Pazar ‘emprovize’ canlı SADE’deyiz. Serdar bir şey attı ortaya, dedi ki, ‘görgü bir nesilde kazanılmaz, ya bir parçanız olmuştur, ya aslında yoktur, mış gibi olmaz’. Ben de -her zamanki netlik ve kavramlaştırma obsesyonumla- sordum, görgüden ne anlıyorsun diye. Bir insanın kişisel birikimleri de görgüdür, her sosyal ortamın kendi değerlerine göre bireylerden beklentisi de görgüdür. Kişisel olanı biriktirmesi gerçekten zor; çok zaman ve sindirme ister. Toplumsal olan için, İK’cıların çok aşina olduğu bir terim kullandım: O bir beklenen davranıştır ve istenirse yapılabilir.
Serdar kabul etmedi. Konu geçti gitti.
Akşamına o gün orada olan bir dosttan istek peçetesi geldi, şu beklenen davranışı herkesin sizin kadar bildiğinizi mi zannediyorsunuz diye. Anlatın, İK’cılarla eşitlenelim diye.
Olur. Geliyor.
Şöyle bir deneme yapacağım; beklenen davranışı bakalım İK’yı hiç bilmeyen birine basit ve anlaşılır anlatabilecek miyim?
Her işin gerektirdiği özellikler olur. İşin gerektirdiği insani nitelikler. İK’cılar onlara yetkinlik der. Bir işe bir yetkinlik yetmez, işin zorluğuna göre birden çok yetkinlik gerektirir.
Her yetkinliğin bileşenleri olur. Bunlar; o iş için bilinmesi gereken bilgi, işin gerektirdiği beceriler, o iş için beklenen davranışlar ve bazı işlerde sahip olunması gereken tutumlar. Bilgi, genel bilgi değil, sadece gerektiği kadar bilgidir. Beceri, yaparak kazanılan ustalıklardır. Tutum, o işe bakışınız, işle ilgili yerleşik düşüncelerinizdir.
Beklenen davranış ise, düpedüz yapmanız gerekenlerdir. Hatta bazen ne düşündüğünüzün bile önemi olmadan.
Beklenen davranışa teorik olarak en yakın açıklama İcek Ajzen’in ‘planlanmış davranış kuramı’dır.
Planlanmış davranış kuramı der ki, insanlar davranışlarının sonucunu hayal edebilir, öngörür. Ona göre davranışını ayarlar. Bu, bir nevi, insanın tutumuyla davranışı arasındaki bir tampon bölgedir. Ajzen, davranışı tasarlama aşamasına ‘niyet’ der. Yani bu nedir biliyor musunuz, bile isteye ne gerekiyorsa onu yapma becerisi. İnsanların ‘varsayılan’ bir becerisi.
İşte ben de toplumsal görgü kuralları için bunu dedim. Zaten her yerde yapıyoruz; okulda, askerde, iş yerinde. Ne olur, bir de sosyal yaşamda yapıveririz. Yeter ki nedenimiz olsun. O zaman tek yapılması gereken, toplumun önüne davranış modelleri koymak. Yapan yapar, yapamayan -varsa öyle bir şey- sonuçlarına katlanır.
Bu söylediğim bugünün koşullarına uymuyor ya neyse..
Böyle işte.