Yoo bu bir yemek yazısı değil. Yeni kategorimin ilk yazısı: Her şeyden. Aynı zamanda bir numune olma görevini de üstlenecek. İddiasız, anlaşılır, nokta atışlı (ben dağıtmam), konudan konuya. Tam her şeyden az az. Kendime kendime sohbet.
Bir sürü ülkenin (alt kültürün?) mutfağı yok aslında. Ellerinde ne varsa doymak için yiyorlar gidiyor. Biz zorluyoruz adına mutfak diyerek. Belki de coğrafyalara göre kümelemek lazım. Ya da geçmişin izlerine göre; oradan kimlerin gelip geçtiğine göre.
Öyküsü olanlar hemen ayrışır. Onlar apayrı.
Favori üçlüm var benim.
Cunda mutfağı liste başım. Girit mi demeliyim? Çünkü otlar. Çünkü zeytinyağı. Çünkü denizden gelen her şey. Ve ateşle çok işi yok. Malzemeyle yaşam bir bütün. Orada ince bir gusto var. Bir aşmışlık.. akışla barışıklık. O anlayışı kimseye zorla sevdiremezsiniz; yabancılamak serbest. Hatta galiba o bir mutfak değil, yok yok vazgeçtim, o bir yaşam tarzı. O yiyeceklerin tarifi olmaz, öyküleri ve püf noktaları olur.
Antakya, Antep, Ermeni ve Lübnan. Onlar akraba. Biraz araştırılsa ne çakışmalar çıkar. Çok zengindir, çok. Müthiş bir birikim. Biz birazını görüyoruz. Ulaşılmazdır ama. Şimdilerde tarihe gömülmeye hazırlanıyor. Bugüne ait değil. Ve en önemlisi, onlar, evlerin içindeki kapalı hayatların yemekleri. Ticarileşemez. Tam bir denge mutfağı; et, tahıl, sebze. Deniz dışında. Çoğu kişi kebap zanneder; öyle zannetsinler, o sadece küçücük bir parçası. Zaten çoğu tencere yemeğidir. Hazırlaması zahmetli. Karmaşık.
Ve Hint mutfağı. Pardon mutfakları. Bir sürü var. Çok eğleniyorum onunla. Cümbüş gibi. Renkler, kokular, dibine kadar baharatlar. Geçmişte hep Batı yönündeki yurt dışı seyahatlarımda yiyebildim, gerçeğini görmedim, çok merak ediyorum. Ve her zaman yanımdakiler Hint isteğime itiraz ettiler, istemediler, ittiler, yiyemediler, hatır için katlandılar. Artık orada partnerden vazgeçtim. Anlaşıldı.. paylaşılacak bir mevzu değil. Ben istiyorum tamam mı? Yalnız başıma.
Ya böyle işte.
Farkında mısınız listemde Fransızlar yok. Çok da iyi bilirim. Belki başka bir yazıya ha?