Çok geçmişte kalan yıllardan biriydi.
Yılbaşında size geliyoruz demişlerdi arkadaşları. Uğraşmıştı. O zamanlar dışarıdan meze alınırdı, âdetti. Güzel olmuştu sofranın görünüşü. Yüksek sesle konuşmalar, kahkahalar hatırlıyordu. Sofrada uzunca oturulmuş muydu? Sonra.. geç vakit insanlar kalkmıştı. Uykusu gelmemişti. Bir kaset koymuştu videoya: The Day After.
Filmin bütün ayrıntıları aklındaydı. O yılbaşından tek hatırladığı o filmdi.
**
Gene bir yılbaşı kendi başımıza kalalım demişlerdi. Kuru soğuk bir gündü. Akşam üstü evde yapacak hiçbir işi yoktu, çıkıp yürüyeyim biraz dedi. Sokaklar loş ışıklı, tenhaydı. Tek tük dükkanlar açık, onlar da kapatmak üzere. Yarı boş belediye otobüsünde camdan dışarı bakan mutsuz yüzlü insanlar.
Genzi yanıyordu kalorifer dumanından. Aklında o hüzünlü sokaklar ve ciğerlerinin yanması kalmıştı.
**
O yıl yeni taşınmışlardı o siteye. Komşuların eskiden beri orada oturduğu, birbirini tanıdığı, selamlaştığı dost bir yerdi. Sitenin lokantasında yılbaşı gecesi düzenlenmişti. Heveslendiler, hiç yaşamamışlardı böyle bir gece.
Sanki herkes oradaydı. Kalabalık, çok kalabalık. Kocaman bir masanın kımıldamadan oturduğu bir köşesiydi o yıldan hatırladığı. Sesler, müzik ve biraz şaşkınlıkla etrafı seyrediş.
**
Hayır hiçbiri değil demişti bir yıl, en güzeli sadelik. Televizyon, kalabalıklar, hiçbir şey. Ne kadar uzun gelmişti gece yarısına kadar geçen zaman. Müzik dinleyeceğim demişti. TRT3 modaydı o zamanlar. FM denirdi.
Anonssuz, dümdüz, karışık parçalar çalıyordu. Uyuklamıştı; sonra uyandırmışlardı, kalk gece yarısı oldu, vakit geldi diye.
Hatırladığı, sakin, herhangi bir duygusu olmayan bir boşluktu.
**
Ne hissediyorum dedi kendi kendine. Ne kaldı bir ömür boyu o gecelerden?
Yalancı bir umut, arkasından bir aldatılmışlık duygusu.
Biraz yorgunluk, bıkkınlık. Kırık dökük anılar.
Bir çeşit sitem. Bir vazgeçiş.
Gene de küçük bir gülümseme.