Küçük bir şirket sahibi dostum var. Çalışan bağlılığından bahsediyorduk. ‘Herkesin bağlılığını kazanmak zorunda mıyız?’ dedim. Personel dönüşümü diye bir şey var, hatta bir yere kadar kan tazelenmesi sağlıklı bile. ‘Şu meşhur yeteneklerini teşhis edebilirsen onlara odaklan, nasılsa herkesi tutamazsın’ dedim. O da dedi ki: ‘Valla bana göre şirketin en az yarısı yetenek!’ Yarı dalga aslında şunu demiş oldu: ‘Hiç kimse o kadar odaklanmayı hak edecek anlamda yetenek değil, ya da yetenek kim ben bilmiyorum’.
O zaman yeteneğin kim olduğunu teşhis etmek şart oldu.
Yetenek kavramının karşılığı olarak İngilizcede 3 sözcük geçiyor: Talent, aptitude ve ability. Hadi şimdi ünitemiz etimoloji.
Talent, eskiden bir para tutarının adıymış. Hatırlamıyorum şimdi, bilmem kaç drahmi diye bir yerlerde okumuştum. TDK, ‘Kapasite ya da bir şeyi yapabilme yeteneği’ derken, birisini öteki insanlardan ayıran değer demek istiyor. Yani o para tutarının karşılığı olan kişi:)
Aptitude = Fitted, joined for a purpose demek. Bir amaca tam olarak uyan kimse.
Ability, habilitas’dan geliyor; ‘able’ (Fransızca: habile). Bir şeyi yapabilir nitelikte olan. İngilizcesinde h’sini uçurmuşlar.
Gördüğünüz gibi hepsi aynı kapıya çıkıyor: Herhangi bir şeyi yapabilme kapasitesi. O kadar.
O zaman arkadaşım haksız mı? O da işini ortalamanın biraz üstünde yapan herkese toptan yetenek diyor. İhtiyat payıyla çalışanlarının dörtte birini falan ıvır zıvır sebeplerden çıkarıyor, kalanını, kendi içlerinde ayrıca ayırt etmiyor.
Demek ki yetenek dediğimiz; ne parlak cv’si olanlar demek, ne bin tane süzgeçten geçirilip alınan yönetici adayları (MT’ler) demek, ne performans çan eğrisinin yıldızlar bölümündeki % 3’lük bölümü demek… Sadece kurumun çoğunluğu olan, işini normalden biraz iyi yapan insanlar demek.
Gitmeseler iyi olurdu tabi ama ortada imtiyazlı bir kitle yok yani. İşine asılan bir yıllık satış mühendisi de yetenek, stok ambarını sorunsuz yöneten 23 yıllık bilmem ne abi de yetenek.
İK’cılar trendy jargonları sever. Yetenek havuzu da öyle bir şey. Fazla kurcalamazsanız kabul edelim tınısı hoş ama. Yaşasın pratik İK.