Bu, @cengizcatalkaya ile ikinci füzyon yazımız. Kavramı biz uydurduk. Birisi yazısını yazıp etiyle kemiğiyle ötekine veriyor, yazan da kendi fikirleriyle eklemliyor. Vizyon onun blogunda çıkmıştı. Misyonda da ev sahibi benim.
Misyonun Türkçede en yakın karşılığı ‘amaç’ olabilir. Aslında amaç yetmez, büyük amaç demek lazım. Görevimiz Tehlike’deki misyon, her defasında kendini imha eden kasetteki görevlerdi. Belki oradaki misyonu şöyle tanımlayabiliriz: Ne kadar imkansız görünse de o işlerin sonuçlandırılması. Görevimiz Tehlike için Cengiz şöyle demiş: “Hem etkileyici, hem akılda kalıcı, hem de insanı harekete geçiren bir misyondur bu”. Dükkanın kapısını sabah misyon için açarsınız. Hani şu hep aranan hayat anlamı da bir bakıma misyondur. Parola mürüvvet! Birçok insan çocuklarını okutma, evlendirme ve torun sevme misyonu için her sabah evden işe gidiyor.
İş hayatındaki misyonların derdi anlaşılmamak. Misyon cümlesini ilk okuyuşta okuyup özünü söyleyebilene tuhaf gözle bakabilirsiniz. Cengiz, yazanın kendisi tarafından bile (ki bu bir danışman olabilir) anlaşılmayabilir diyor.
Misyon cümlelerinin bir derdi de yuvarlak kelimeler. ‘Misyonumuz, sektörümüzde yüksek müşteri memnuniyeti sağlamaktır’ gibi tanımlanamayan bir söz web sitesinde veya duvarda dokunulmaz bir kutsallıkla durur. Misyon bilinmiyorsa amaç sadece isteneni yapmak olur. Amaca uygun olup olmadığını yukarıdakiler düşünsün artık.
Virgin veya Pegasus’unki iyi bir misyon örneğidir: Tüm fazlalıklardan arındırılmış maliyetlerle havayolu taşımacılığı yapmak. Kassap da bir misyon: Fast ama üst çıtadan. BUDO’nun misyonu aslında Bursa’nın pazarlanması. Yerli otomobili zorla birgün yaptırmayı başarırlarsa misyonu siyasi iktidarın pazarlaması olacak.
Bu durumda kabul edersiniz ki, misyon, önce süreçleri, sonra da görev tanımlarını etkiler.
Yani misyon farkındalıktır.