Anılar

Mikro yönetici

Böyle Türkçeleştirebilir miyim, emin değilim. Pek yerleşik değildir de. Micromanager işte..

Ben ayrıntı ‘görürüm’, o ayrı. Bir mesleki deformasyon olarak kendimi zorlayarak tasarlarım da, ama yaşam biçimim değildir. Neyse..

Yıllar önce bir proje vardı; bir bankada ilk defa MT programı açılacaktı (yönetici adayı denmezdi, onların adı buydu), ben de MT’lerin sınıf içi eğitimlerini organize eden danışmanlarıyım.

Öyle bir iş ki, bire bir koordine olarak çalışmak lazım. Konu ve eğitmen önerilerimin gerekçelerini açıklamam lazım. Hatta tek tek karar verdikten sonra, bazen iş bölümü yapardık, kim hocayla temasa geçecek diye.

İK müdürü tam bir mikro yöneticiydi. İlacım. Başım ağrırdı toplantılarımızın sonrasında. Sıkılma lüksüm var mı? Yok. Müşteri.

Azmettim, o iletişim sağlanacak.

Peter Drucker’ın ortaya attığı bir üslup uyumu kavramı vardır. Çok kullanıldı, içi boşaltıldı ama fikir tüm zamanlarda geçerli. Mealen der ki, yöneticinizi yönetmek işinizin parçasıdır, bu boyun eğmek anlamına gelmez, onun düşünce frekansını yakalamak anlamına gelir. Onu anladıkça birlikte çalışmanız kolaylaşır. İsterseniz beğenmemeye devam edin, ama bilin.

Bir tür sosyal kontrat.

Ayrıntıysa ayrıntı, ben de giriyorum dedim:)

Karşımdaki farkında değildi, kendi performansıma inanamamıştım. Kopmamaya çalışarak, aynı ilgili ses tonuyla karşılıklı saatlerce çalışırdık. Benim için bir ‘nefs terbiyesi’ tadındaydı.

Oldu. Başardım. Projeyi böyle vıdık vıdık tamamladık.

İtiraf ediyorum; üzerinden bunca yıl geçmiş, şu anda anlatırken içim daraldı.

Bugün olsa yapamam.

Yorumunuz var mı?