80’lerin başı. Garanti’de çömez bir avukatım. Öteki çakal avukatlar (kendilerine böyle diyorlardı) beni itip kakıyor. Olay rutin. Sürekli İstanbul 6’ncı İcra’ya gidiyorum. İşim; dosya çıkarttırmak, talep açmak, hacze gitmek, arada bir mal kaldırmak, çoğunlukla yeddiemin diye kendilerine bırakmak, aciz belgesi almak için uğraşmak.
Birgün Bahçekapı’daki Eğitim Müdürlüğünden teklif geldi: Hukuk eğitmeni olur musun? İhtiyaç da şubelerde çok sık yaşanan bir sorundan çıkmış: İcra İflas Kanunu md.89 diye bir bela var. Bankanın mudilerinin başkalarına borcundan dolayı mevduatlarına haciz konması. Şimdi sıkmayayım sizi, orada 7 gün içinde bankanın -hesapta parası var ya da yok diye- cevap zorunluluğu var. Atlarsak ödemek zorunda kalıyoruz. Şubeler 7 günü kaçırıyormuş, bir sürü ödeme yapmak zorunda kalmışız. Teftiş o kadar bu hatayla karşılaşmış ki, şubelere anlatılması şart olmuş. Atladım tabi. Hazırladım mumlu teksirlerle ders notları, başladık. Ama sorun bitmedi sürüyor. Yapılan hataları durduramıyoruz. Bu defa bana yürü şubelerde anlatacaksın dediler. Akşam mesai bitiminde kapatıyoruz şubenin kapısını, millet toplanıyor, anlatıyorum, bakın 89 böyle savuşturulur diye. Bu arada bana öyle sorular soruyorlar ki, hukukla alakasız. Yok bunu yöneticileri kendilerine söylememiş, kim sorumluymuş? Yok yöneticileri yanlış talimat vermiş, bunu kiminle paylaşmalıymış? Bu insanlara nasıl daha çok yardımcı olabilirim diye Eğitim müdürüne sordum; yönetim hocamızla konuş dedi. O da bana “Sen bu işlerden anlamazsın, bu organizasyonel davranış diye bir dersin konusudur” dedi. Vaay, ipucu yakaladım. Başladım kitaplarını bulup okumaya. Yavaş yavaş -her defasında sorarak ve onaylatarak- derslerin içine o konuları kaynak yapmaya başladım. Bir an geldi anlattıklarımın çoğunluğu davranış konuları oldu. Velhasıl insanlar dersleri çok sevdiler. Ben de konuyu çok sevdim, çünkü gerçek ihtiyaçlara çözüm buluyordum. Sonuç, 4 yıl sonra geç eğitime dediler. Valla ne yalan söyleyeyim, bana banka avukatlığından daha hayatın içinden geldi. Hem de bir sürü saha deneyiminden sonra. Sonra birgün bir head hunter (muhtemelen öncelikle Fransızcam nedeniyle) Renault’da İK müdürlüğü önerdi. Sonra sevgili İbrahim Betil’in Bank Ekspres’inde İK Genel Müdür Yardımcılığı geldi.
O yıllar bankacılıkta Lale devri. Sektör o kadar kazanıyor ki, biz de bundan nasipleniyorduk. Yıllarca -bugün rüyamda göremeyeceğim- İK eğitimlerine gittim. Bir altın 15 yıl boyunca neredeyse bir Üniversite eğitimi kadar seminere ve kongrelere katılmışımdır. Yani sonunda pratik bir İK’cı oldum çıktım. O yıllarda herhalde birçok insan benim hukukçu olduğumu tahmin edemezdi.
Ya işte böyle. Her şey bir İcra İflas kanunu md.89’dan çıktı!
cemre dedi ki:
neredeyse üç yıldır avukatlık yapıyorum. bir yıl bağlı olarak son bir buçuk senedir ise serbest olarak yapıyorum. mesleğe başlarken kurduğum tüm hayallerimin yıkıldığı her gece dosyalarımı düşünerek uyuyamadığım meslek yüzünden antidepresan kullanmak zorunda olan bir avukatım. bu yazıdaki gibi bir şansın da beni bulmasını ve avukatlığı hayatımın sonuna kadar bir anı olarak saklamak istiyorum.
Ahmet Eryılmaz dedi ki:
O tesadüflerin sizi de bulmasını gönülden dilerim.